Taşlar - Gilles Deleuze

Çeviri: Volkan Kahyalar

 9 Aralık 1987'de, Gazze'deki Jabaliya mülteci kampında dört Filistinli işçinin İsrail işgal ordusuna ait bir kamyon tarafından öldürülmesiyle ilk intifada başladı. Bu halk ayaklanması Siyonist devlet tarafından acımasız bir baskıyla karşılandı: yüz binlerce Filistinli, işgalci güçler tarafından gözaltına alındı ve hapsedildi, 120.000'den fazla kişi yaralandı ve yüzlercesi öldü.

Ancak Palestine Vaincra kolektifinin de işaret ettiği gibi, "İntifada vizyonu asla yenilmedi, ortadan kaldırılmadı ya da bastırılmadı. On yıllardır olduğu gibi, birbirini izleyen ayaklanmalarda yaşamaya devam ediyor. Filistin'de, mülteci kamplarında, sürgünde ve diasporada, dünyanın her şehrinde ve Filistin bayrağının devrimci umudun bir feneri, bir ilham kaynağı ve özgür bir gelecek için bir vizyon olmaya devam ettiği her adalet mücadelesinde".

Gilles Deleuze'ün Haziran 1988 tarihli bu metni; İsrail ve Batılı müttefikleri tarafından örgütlenen, Filistin halkının tarihsel inkârı ile o dönemde meydana gelen ayaklanmayı bir perspektife oturtmaktadır. 

***

Avrupa'nın Yahudilere olan sonsuz borcu ödenmeye başlanmadı ama bu borç masum bir halka, Filistinlilere ödettirildi.

Siyonistler İsrail Devleti'ni yakın geçmişte yaşadıkları eziyetler, Avrupa'nın unutulmaz dehşeti ve aynı zamanda bu diğer halkın acıları üzerine, bu diğer halkın taşlarıyla inşa ettiler. Irgun sadece İngiliz karargahlarını havaya uçurdukları için değil, köyleri yakıp yıktıkları ve halkları yok ettikleri için terörist bir grup olarak adlandırıldı.

Amerikalılar bunu büyük masraflar yaparak  Hollywood’un gişe rekorları kıran filmlerine dönüştürdüler. İsrail Devleti, kadim İbrani halkını uzun zamandır bekleyen boş topraklar üzerinde kurulacaktı; başka yerlerden gelen birkaç Arap da hayalet olarak uyuyan taşların bekçiliğini yapacaktı. Filistinliler unutulmaya mahkum edildi. İsrail Devleti'ni hukuken tanımaya çağrıldılar, ancak İsrailliler bir Filistin halkının varlığını inkar etmeye devam ettiler.

Başından beri, henüz bitmemiş bir savaşta, kendi topraklarını, kendi taşlarını ve kendi hayatını savunmak için tek başına savaştı: bahsedilmeyen o ilk savaş, insanları Filistinlilerin başka bir yerden gelen ve oraya geri dönebilecek Araplar olduğuna inandırmak için çok önemlidir. Bütün bu Ürdün'ü kim çözecek? Bir Filistinli ile başka bir Arap arasındaki bağın güçlü olabileceğini ama iki Avrupa ülkesi arasındaki bağdan daha fazla olmadığını kim söyleyecek? Ve hangi Filistinli, İsrailliler kadar diğer Arapların da kendisine yaptıklarını unutabilir? Bu yeni borcun özü nedir? Topraklarından sürülen Filistinliler, en azından onu tekrar görebilecekleri bir yere yerleştiler ve bu vizyonu halüsinasyon gören varlıklarıyla son bir temas olarak sakladılar. İsrailliler onları asla yeterince geriye itemedi, gecenin içine, unutulmaya sürükleyemedi.

Köyler yıkıldı, evler havaya uçuruldu, insanlar tahliye edildi ve öldürüldü ve daha fazla masum insanın sırtında korkunç bir hikaye yeniden başladı. İsrail gizli servislerinin tüm dünyada hayranlık uyandırdığı söylenir. Ancak siyaseti gizli servislerinin çalışmalarıyla bu kadar yakından bağlantılı olan bir demokrasi nedir? Ebu Cihad'ın  öldürülmesinin ardından İsrailli bir yetkili “Bütün bu insanlara Ebu deniyor” dedi. Bütün bu insanlara Lévy deniyor... diyenlerin iğrenç sesini hatırlıyor mu?

İsrail ilhak edilmiş topraklardan, işgal edilmiş topraklardan, yerleşimcilerden, kolonilerden ve çılgın hahamlardan nasıl kurtulacak?

İşgal, sonsuz işgal: atılan taşlar içeriden geliyor, Filistin halkından geliyor ve bize dünyanın bir yerinde, ne kadar küçük olursa olsun, borcun tersine döndüğünü hatırlatıyor. Filistinlilerin attığı taşlar kendi taşları, ülkelerinin yaşayan taşlarıdır. 

Hiç kimse günde bir, iki, üç, yedi, on kez cinayet işleyerek ya da üçüncü taraflarla anlaşarak borcunu ödeyemez. Filistinliler İsrail'in ruhuna girmişler, o ruhu her gün yoklayan ve delen bir şey gibi işliyorlar .